Sayfa yükleniyor

Belediye Başkanı Sayın Ülgür GÖKHAN'ın 18 Mart Şehitleri Anma Günü Ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103.Yıldönümü Konuşması


Belediye Başkanı Sayın Ülgür GÖKHAN'ın 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 103.Yıldönümü Konuşması Video Linki için TIKLAYINIZ...

 

Sevgili Yurttaşlar, Sevgili Çanakkaleliler,

Yüreği Türkiye’de, hele hele bugün Çanakkale’de atıp,

Dünyanın değişik yerlerine dağılmış sevgili dostlar,


Çanakkale İçinde Aynalı Çarşıyı söyleyip hüzünlenenler,

Kınalı kuzuların hikâyelerini işitip boğazı düğümlenenler,

1915’de Çanakkale’yi düşünüp tüyleri ürperenler,

Size, vatan kalbinin attığı yerden, Çanakkale’den sesleniyorum.

Çanakkale Savaşlarının 103. Yıldönümünde şehitlerimizin aziz ruhlarını bir kez daha minnetle anarken, duygularımı sesimin erişebildiği herkesle paylaşmak istiyorum.

Sevgili Dostlar; benim sarsılmaz bir inancım, sıkı sıkıya bağlandığım bir duygum var.

Biliyorum ve tüm kalbimle inanıyorum ki şehitlerimiz bizi izliyor.

Şehitler diyarı yalnız mezarlardan, anıtlardan ibaret değil, buradan yükselen engin bir ruh var.

Bugün ve her zaman yine şehitlerimize dualar edelim.

Lakin o ruhun neler hissettiğini, gelin bugün bir de birlikte düşünelim.

 

103 yıl sonrasında huzurlu mudur acaba ebedi uykularında, koyun koyuna uyuyanlar?

Ayrıma uğrayanları görünce ne hissederler, omuz omuza vatan kurtaranlar?

Acı vermiş midir ruhlarına; insanları, düşünceleri, inançları ayrıştıranlar.

Toprağın altında acaba kaç kemik titrer, bir mezhep, bir inanç, bir kimlik ötekileştirilince.

Kaç ruh ıstırap çeker, biri ötelenince, diğeri öteye itilince?

Peki ya kadınlar?

103 yıl önceden kadınlar bilirim.

Erkekler için duaya kalkan ellerini bilirim bir de.

Şimdiyse, kadınlara kalkan erkek elleri var.

Ve tarihimize, mazimize, atalarımıza, kadınımıza derin bir mahcubiyetimiz var.

Ve derinlerden sanki bir sitem var. Duyar gibi oluyorum.

Cephedeki nişanlısından mektup alan kadın, dövülen, öldürülen kadınlar için acı çekiyor.

Evlatlarını kınalayıp cepheye gönderen anaların ruhu, yüreği kanayan analar için can çekişiyor.

“Şehit düşersem emanetimdir” dediği çocuğunu bırakıp, Çanakkale’de toprağa düşen baba, çocuklara tecavüz edenlere lanet ediyor.

Ve 15’li kahramanlar, küçücük kız çocukları, kefene girercesine gelinliğe girdiğinde     toprağın altından isyan ediyor.

Sonra çocuklar geliyor aklıma.

Çanakkale’nin çocuk kahramanları.

Okullarını bırakan, geleceklerini hiçe sayan mektepli çocuklar.

Belki ebedi alemin bir yerinden, belki de Çanakkale’nin gök maviliğinden, uyuşturucuyla yaşamları karartılmış çocuklara gözyaşlarıyla bakıyorlar.

Denizlerin ardındaki umudun peşinden giden, ölümle kalım arasındaki mülteci çocukların sahile vuran ölü bedenlerini acıyla izliyorlar.

Belki de gökyüzünde bir yerde, göğe doğru yükselen bebeklerin, savaşlarda yitip giden çocukların ruhlarını hüzünle karşılıyorlar.

103 yıl sonrasında Mustafa Kemal Atatürk’ü düşünüyorum.

Kalbimle hissediyorum, mavi gözleriyle bizi izliyor,   ama ben o gözlere bakamıyorum.

Ölmeyi emreden dirilse yerinden, sıyrılsa kefeninden, kim bilir neler söyler?

Emek verdiği, ömür verdiği bir ülkeye bakıp neler düşünür kim bilir?

Çanakkale’de, düşmanın bile saygısını kazanırken, kendisine iftira eden mirasyedilere kim bilir neler der?

Anlayamadığım şeyler de var.

Dini kurtarana, Diyaneti kurana, Çanakkale’yi savunana, sözde bir ilahiyatçının üstelik de Çanakkale’den laf etmesi ne garip.

Anafartalar’ı işgalciden, camileri emperyalistten, analarımızı zalimden kurtarana söz söylenmesi ne tuhaf.

Cumhuriyeti getirene, Cumhuriyet sayesinde bir yere gelenlerin iftirası ne kadar da anlaşılmaz.

Vatan kurtarana, vatan satanın söz söylemesi, ne kadar da dayanılmaz.

Bugün Çanakkale Zaferi’nin 103. yıldönümü.

Bugün kahramanlardan bahsedilecek.

Bugün Çanakkale topraklarında, belki hurafeler de söylenecek.

Belki olmamışı olmuş gibi anlatanlar da çıkacak.

Hakikati, uydurma hikayelerle bozanlar, belki Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’ün adını hiç anmayanlar olacak.

Mesela toprak altında yatan ne hisseder, üstünde hakikatsizce konuşan hakkında.

Merak ediyorum. Bir el tutmuşsa mermiyi, suçu neydi kolsuz, bacaksız, cansız kalanın.

Gaipten bir ordu yanındaysa savaşanın, toprağın altında ne işi vardı kahramanın?

Atatürk Çanakkale’de yoktu diyene, Çanakkale şehitlerinden ne cevap gelirdi?

Acaba Atatürk’ü görmeyene kör değil de, nankör mü denmeliydi?

Ve durup Çanakkale Şehitlerini düşünüyorum.

103 yıl önce destan yazanlar, masal dinlemişçesine uyuyanlara bir yerlerden bakıyor.

“İtilaf kuvvetleriyle” mücadele eden o namuslu kahramanlar, “iftira kuvvetlerinin” hayatlarını yalanla kazanmasını iğrenerek seyrediyor.

Boğaza gelen büyük donanmayla dövüşenler, boğazına kadar çamura batanları acıyla izliyor.

Düşmanını bile kucağında taşıyan, sokakta kadına yumruk atanı, okulda öğrenciye dayak atanı, fikrine uymayanı içeri atanı bir yerlerden izliyor.

Fakirlik içinde zafer yazan, zenginleşmek için zulüm yapanı bir yerlerden izliyor.

Centilmenler savaşı yapanlar, siperden sipere konserve atanlar, hatta karşılıklı maç yapanlar, barış kültürünü her kaybedişimizde bize sırt çeviriyor.


Bugün şehitlerdeki karşılığımız acaba nedir?

Mesela Atatürk’e hakaret edenler, bir emriyle ölüme gözü kapalı giden Çanakkale kahramanlarının gözünde ne değer taşır?

Hoşgörüsü kalmayanlar, düşmanını bile kucağına alan Çanakkale kahramanları için ne anlam taşır?

Çürük raporlu sözde vatanseverler, daha büyümeden askere giden, tüfek kundağı başına yastık eden kınalı kuzular için ne önem taşır?

Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilenler, oturacak bir koltuğa onurunu, aklını takas edenler, acaba İstiklali için istikbalini düşünmeden yakan, makamını kara toprak sayan şehitler için ne kıymet taşır?

Ve çoğu zaman durup merak ediyorum.

Arlanmadan Çanakkale Kahramanlarının mirasını tüketenlerin, sıkılmadan şehitlerin aziz ruhunu incitenlerin akıbetini merak ediyorum.

Bir neslin ekmeğini yiyenlerin, tükettikleri Cumhuriyet miraslarının bir gün boğazlarına duracağını biliyorum.

İki yakamızı bir araya getirenlerin kemiklerini sızlatanların, bir gün yakalarına yapışılacağını hissediyorum.

103. yıl sonra bugün, 18 Mart 2018’de Çanakkale’de, şunu düşünüyorum.

Her şehidimizin ardından helal ederiz hakkımızı.

Orası tamam da, her şehit helal eder mi acaba bize hakkını?


Bir ülkeyi topyekûn kucaklayamayana, 215 kiloluk topu kucaklayanın hakkı helal midir?

Bölük bölük bölenlere, bir takım ve Yahya Çavuşun hakkı helal midir?

Milletini menfaatine takas edene, vatanı için parmağını oynatmayana, tetiğe basacak parmağı olmadığını görenin hakkı helal midir?

Her birimizin cenaze namazı kılınacağı o gün geldiğinde, kendi cenaze namazını kılanların hakkı helal midir?

Sonra şunu düşünüyorum…

Tutsak edilmedik.

Her defasında küllerimizden yeniden dirildik.

Özgürlüğü atalarımızdan miras saydık.

Kendine kefen biçilenler. Size, giydirilmeye çalışılan kefeni parçalayanlardan selam var.

Ayağına pranga takılanlar. Zincirlerini kırıp ayağa kalkanlardan size ilham var.

Darboğazlara sokulanlar. Boğazın mavi sularından yükselen bir ruh var.

Dize getirilmeye çalışılanlar. Diz çökmeyen bir kudretten, 103 yıl geriden mesaj var.

Şehitlerimizin dökülen kanları boş yere değil.

57 yıllık yaşamını milletine adayan bir lidere de,

57. Alayda hayatını kaybeden her bir nefere de borç var.

Kanların döküldüğü bu toprağa, ter dökmenin vaktidir.

Vakit, çalışarak omuzlarımızda yükselteceğimiz bir vatanın vaktidir.

Bu ülkeyi çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapmanın vaktidir.

İçimizdeki Vatan sevgisini ona hizmetle göstermenin vaktidir.

103 yıl önceden siperlerde türküler söyleyenlerin ruhu, ancak ağıtlar yakılmadıkça, acı feryatlar yükselmedikçe, derin ahlar çekilmedikçe huzur dolacak.

Bir top mermisini değil, aslında insanlığın şerefini şaha kaldıran Koca Seyitlerin ruhu, İnsanlık onuru ayaklar altına alınmadıkça huzur dolacak.

Toprağına ve denizine bombalar yağdırılırken direnenler, toprak harap edilmedikçe,          doğa tahrip edilmedikçe huzur duyacak.

Kim bilir belki de o ruh bizi terk etti?

O halde bize bir ruh lazım.

Bize yeniden Çanakkale Ruhu lazım.


Sevgili Dostlar;

103 yıl önce yazılmış eşsiz destanın yıldönümünü kutluyor, Şehitlerimizin bizlere haklarını helal etmesini diliyor, Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehitlerimizin aziz ruhlarının huzur dolmasını temenni ediyorum.

Bizlere bağımsız bir ülke, özgürlükçü bir ruh miras bırakan başta Mustafa Kemal ATATÜRK ve mücadele arkadaşları olmak üzere, onların kurduğu laik ve demokratik Cumhuriyetimizi korumak ve kollamak ülküsüyle, ülkemizin varlığı ve bütünlüğü için dün olduğu gibi bugün de hiç düşünmeden canını vermiş Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, Emniyet Teşkilatımızın tüm şehitlerini rahmet, gazilerimizi minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Çanakkale gibi tarihi sorumluluğu çok büyük bir kentin Belediye Başkanı olmanın onuru ve 1915’in omuzlarımızdaki derin sorumluluğuyla herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Ülgür GÖKHAN

Çanakkale Belediye Başkanı

18 Mart 2018 Çanakkale