T.C. Çanakkale Belediyesi

Belediye Başkanı Sayın Ülgür Gökhan'ın Muhtarlar Derneği Başkanlarına Mektubu


-
+


1 Kasım 2021 tarihli Belediye Meclis Toplantısı gündem dışı konuşmalarımız esnasında 19 Ekim'de kutlanan Muhtarlar Günü nedeniyle düşüncelerimi paylaştım. 

Mensubu olduğum partinin muhtarlarla ilgili planlarını, verdiği önemi ve değeri, muhtarların mutlaka bir bütçeye sahip olmaları gerekliliğini meclis kürsüsünden ifade ettim.

Ancak meclis kürsüsünden yaptığım konuşmaların daha önce de maruz bırakıldığım gibi, yine önü ve ardı kesilerek, bu işte mahir olmuş ellerde istedikleri forma getirilerek servis edilmesi, ardından da düğmeye basarak sıra sıra basın açıklaması yaptırılması maalesef alışkın olduğumuz bir durum haline geldi.

Maalesef diyorum çünkü benim gerçekte ne demek istediğimi, beynimin arkasında karanlık odalar olmadığını, gerçek düşüncelerimi hemen herkes çok iyi biliyor. 

Ama benimle ve söylediklerimle ilgili kamuoyunda sarsamadıkları iradeyi ve güveni hazmedemeyenlerin, ne yazık ki en iyi bildikleri işi çamur atmayı ve ellerindeki çamuru da etraflarına zorla bulaştırma telaşını üzülerek görüyorum. Çünkü benim hiçbir sorunum olmayan, yaptıkları işle, üstlendikleri sorumlulukla çok önemsediğim, en önemlisi de birer seçilmiş kişi olan Muhtar dostlarımla sözüm ona karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Bizler karşı karşıya değil, ancak yan yana omuz omuza oluruz. 

Ben kuşaklardır tarımla uğraşan, topraktan beslenen bir ailenin ferdiyim. Köyü de köylüyü de üretimin gücünü de toprakla uğraşmanın zorluk ve zahmetini de çok iyi bilirim. Hem işim hem de siyasi yaşantım boyunca yüzlerce köy gezdim, köylerin durumunu kendi gözlerimle gördüm.  

Gördüğüm şudur ki günden güne köy yaşamı, kırsal yaşam bitiyor. Köylü topraktan ümidini kesiyor, ürettiği para etmiyor, mazot gübre almış başını gitmiş, çocuğunu gönderecek okulu yok, bir dönemin mimari izlerini taşıyan canım köy okulları korunamamış, kaderine terk edilmiş, orman içlerinden, dere kenarlarından geçerken çöpleri, moloz yığınlarını hangimiz görmedi, kanalizasyonların çaya aktığını ben kendi gözlerimle gördüm ve bu durumun düzeltilmesi için uğraştım. 

Gençler tarımı bırakmış, topraktan geçinmekten vazgeçmiş maden şirketinde çalışıyor, şehre gelip güvenlik görevlisi olabilmek için çabalıyor. Oysa elindeki toprak her şeyden değerli, bunu kendisi de biliyor, ama köyünde kalmasını, üretmesini sağlayacak koşullar ona sunulmamış. Gelişmiş, yatırım almış, nispeten merkezlere daha yakın köylerde gençlerin gözlerinin nasıl parladığını, belediye başkanlığı koltuğunu versen, dönüp bakmayacağını, toprağını bırakıp asla şehre gelmeyeceğini çok yakından görüyorum. 

Benim ifadem köylerimizin güzel niteliklerini kaybedip, hak ettiği özeni göremeyip, yaşlılarıyla terk edilmiş mahzun bir hale dönüşmesine isyanımdır. Yurt dışına çıkıp yolunu köylere düşürenler iyi bilir. Avrupa'da köylerden şehir merkezine dönmek istemezsiniz. Köy yaşamı, köyde sunulan imkanlar, temizlik, düzen sizi büyüler. Genci, yaşlısı, çocuğu hepsi köydedir, köyde olmaktan çok mutludur. Çünkü devleti onun ait olduğu yerde kalması, toprağını yaşatması, üretimini sürdürmesi için onu el üstünde tutar. 

Bizim köylümüz niye bu şartlara sahip olmasın, niye muhtarımız bank, çöp kovası peşinde koşsun, niye çocuklar internete erişebilmek için köyün en tepesine çıksın, niye gençler evlenebilmek için tarla taban satsın. 

Kalkınmanın, büyümenin, gelişmenin olmazsa olmazı kırsal kalkınmayı baş tacı etmektir. Dolayısıyla köyü, köylüyü, bizi doyuranı. Bu düşüncelere sahip bir insanın köyü, köylüyü, muhtarı aşağılamak gibi bir düşüncesi olabileceğini sananları, şahsımı köyde yaşayan hemşerilerim ve muhtar dostlarımla karşı karşıya getirmek isteyenleri çok iyi görüyor ve tanıyorum. Evet muhtarlarımızın da ifade ettiği gibi Atatürk çok haklı, gerçekten de “Köylü Milletin Efendisidir”, efendisi olarak kalması için de gerekenler yapılmalıdır.

Saygılarımla


Ülgür GÖKHAN

Çanakkale Belediye Başkanı